Öncelikle bilmemiz gereken, bloggerların “Diz üstü edebiyat” furyasını başlatmadan 5 hatta 10 yıllık blog geçmişlerinin olduğu. Bu sayede de hazırladıkları kitapların en çok satanlar listesine girmesini garipsememek gerekiyor. Biz sosyal medyada 50–100 like almak için “en iyi fotoğrafı, espriyi, laf oyununu” paylaşırken, onların tek bir “Günaydın” mesajının binlerce tık alması da size durumun gerçeğini kanıtlayabilir. “Bir kitap yazdı, ünlü oldu.” diyecek olursanız, aman derim! Zira onların şimdilerde tadını çıkarmaya başladığı kalemin, uzun zamanlık bir geçmişi ve oluşum süreci var.
Genel itibariyle bloggerların marka işbirliği ikiye ayrılıyor. Birinci grup; baskılı kitabı olan, minimum 200.000 takipçili ve artık ün kazanmaya başlayan bloggerlar. Haliyle bu kategorideki bloggerlar ile çalışmak da belirli bir bütçeyi beraberinde gerektiriyor. Özellikle Twitter’da var oldukları hesaba katılırsa, hedef kitlenize uygun kanalınızın Twitter olması halinde, atılan tek bir tweetin, sitenizin trafiğini ne derece artıracağına kendiniz de şahit olabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken en önemli durum, trafik alacak olan websitenin kaliteli, anlaşılır ve beklentileri karşılar şekilde olmasıdır. Aksi durumda yakalanan ilk trafik size olumsuz tepki olarak döner ve “parasıyla rezil olmak” tam olarak da bunu ifade eder.
İkinci grup ise butik bloggerlar olarak tanımladığımız, maksimum 20.000 takipçiye hitap eden kitledir. En az 30 bloggerın katılımıyla düzenledikleri etkinliklere markaları da davet ederek güçlü bir reklam imkanı yaratıyorlar. Aslında ben bu gruptaki bloggerları, ağızdan ağıza reklamın öncüleri olarak tanımlıyorum. Diğer gruptan farklı olarak en önemlisi, tek bir tweet üzerine değil uzun bir post ile takipçilerinin karşısına çıkıyorlar. Bu da markanızla Google arasındaki güçlü bağlantıyı pekiştirmenin en keyifli yolu oluyor. Düzenlenecek olan etkinlikte ürün/mekan/catering sponsorluğu yaparak, hem kendinize müdavim kadrosu yaratmış, hem de şirket/marka bilinirliğini yüksek oranda artırmış oluyorsunuz. Tabii ki yine en önemli nokta “kaliteli” olmakta. Çünkü, bloggerların kendi içlerine sinmeyen bir ürünü ya da markayı asla ve asla takipçilerine de önermeyeceğini bilmek gerekiyor.
Durumlar bu olunca, devreye yine 4P ya da son güncellenmiş haliyle SAVE kuramı giriyor.
Sonuç olarak; ister yeni tanınan bir marka olun, isterseniz de hali hazırda pazar payını sabitlemiş bir marka, bilinirlik yaratmaktan vazgeçtiğiniz an, markanızın ebediyete uğurlanması da kaçınılmazdır.
“Bu yazının orjinali pazarlamasyon.com sitesinde alınmıştır.”
Sende influencer marketing çalışması yapmak ve Baho, Cezmi Kalorifer, OdunHerif, Memelimestan vs. gibi fenomenleri bu çalışmanda kullanmak istersen hemen buradan başlayabilirsin.